Alçakgönüllülük yaşam için büyük bir güçtür! Sabır ve tevazu nasıl öğrenilir?

Dili Algıla Azerice Arnavutça İngilizce Arapça Ermenice Afrikaanca Baskça Belarusça Bengalce Birmanya Bulgarca Boşnakça Galce Macarca Vietnamca Galiçyaca Yunanca Gürcüce Gujarati Danca Zulu İbranice Igbo Yidiş Endonezyaca İrlandaca İzlandaca İspanyolca İtalyanca Yorubaca Kazakça Kannadaca Katalanca Çince (Eski) Çince (Trad) Korece Creole (Ga) iti) Khmer Lao Latince Letonyalı Litvanyalı Makedon Madagaskarlı Malayalam Malayalam Malta Maori Marathi Moğol Almanca Nepalce Hollandaca Norveççe Pencapça Farsça Lehçe Portekizce Romence Rusça Cebuan Sırpça Sesotho Sinhala Slovakça Sloven Somali Svahili Sudan Tagalogca Tacik Tay Tamilce Telugu Türkçe Özbek Ukraynaca Urduca Fince Fransızca Hausa Х Hint Hmong Hırvatça Cheva Çekçe İsveççe Esperanto Estonca Cava Japonca

Azerice Arnavutça İngilizce Arapça Ermenice Afrikaanca Baskça Belarusça Bengalce Birmanya Bulgarca Boşnakça Galce Macarca Vietnamca Galiçyaca Yunanca Gürcüce Gujarati Danca Zulu İbranice İgbo Yidiş Endonezyaca İrlandaca İzlandaca İspanyolca İtalyanca Yorubaca Kazakça Kannadaca Katalanca Çince (Eski) Korece (Geleneksel) Creole (Haiti) K Khmer Lao Latince Letonca Litvanyalı Makedon Madagaskarlı Malayalam Malayalam Maltalı Maori Marathi Moğol Alman Nepalce Norveççe Pencap Farsça Lehçe Portekizce Romence Rusça Cebuan Sırpça Sesotho Sinhalese Slovakça Sloven Somali Svahili Sudan Tagalog Tacik Tay Tamilce Telugu Türkçe Özbek Ukrayna Urduca Fince Fransızca Hausa Hintçe Hmong Koro Watese Chewa Çek İsveç Esperanto Estonya Cava Japonca

Ses özelliği 200 karakterle sınırlıdır

İlk yılda Kutsal Ruh'u aldıktan sonra şunu düşündüm: Rab günahlarımı bağışladı: lütuf buna tanıklık ediyor; daha fazla neye ihtiyacım var?

Ama böyle düşünmemelisin. Günahlar affedilse de, pişmanlığın muhafaza edilebilmesi için, ömür boyu hatırlanıp üzülülmesi gerekir. Bunu yapmadım ve üzülmeyi bıraktım ve şeytanlardan çok acı çektim. Ve bana ne olduğunu merak ettim: ruhum Rab'bi ve O'nun sevgisini biliyor; Kötü düşüncelere nasıl kapılırım? Ama Rab bana acıdı ve Kendisi bana kendimi nasıl alçaltacağımı öğretti: "Aklını cehennemde tut ve umutsuzluğa kapılma." Ve bu sayede düşmanlar yenilgiye uğratılır; ve aklımla ateşten çıktığımda düşüncelerim yeniden güçleniyor.

Benim gibi zarafeti kaybeden, şeytanlarla cesurca savaşmasına izin verin. Kendinizin suçlu olduğunuzu bilin: gurur ve kibire düştünüz ve Rab, Kutsal Ruh'ta olmanın ne demek olduğunu ve iblislerle mücadelede olmanın ne demek olduğunu nezaketle size bildirir. Böylece ruh, tecrübeyle gururun, sonra kibrin ve insan övgüsünün zararını öğrenir ve düşünceler kaçar. Sonra ruh iyileşmeye başlayacak ve lütfu korumayı öğrenecek. Ruhun sağlıklı mı yoksa hasta mı olduğu nasıl anlaşılır? Hasta bir ruh gururludur; ama sağlıklı bir ruh, Kutsal Ruh'un ona öğrettiği gibi alçakgönüllülüğü sever ve eğer bunu bilmiyorsa, o zaman kendisini en kötüsü olarak görür.

Tanrı onu her gün cennete götürse ve ona her şeyi gösterse bile alçakgönüllü bir ruh göksel zafer O'nun içinde kaldığı ve Seraphim'in, Cherubim'in ve tüm azizlerin sevgisi, o zaman bile deneyimle öğretilen şöyle diyecek: “Sen, Tanrım, bana yüceliğini göster, çünkü yaratılışını seviyorsun, ama bana ver ağlamak ve şükretme gücü Sanadır. Gökte ve yerde izzet sana yakışır, ama bana günahlarıma ağlamak yakışır.” Aksi takdirde Rabbin ton balığına verdiği Kutsal Ruh'un lütfunu O'nun merhametiyle kurtaramazsınız.

Rabbim bana çok acıdı ve hayatım boyunca ağlamam gerektiğini anlamamı sağladı. Bu, Rabbin yoludur. Ve şimdi benim gibi gururlu olan ve bu nedenle acı çeken insanlara acıyarak yazıyorum. Alçakgönüllü olmayı öğrenmek ve Tanrı'da huzuru bulmak için yazıyorum.

Bazıları diyor ki, bir zamanlar öyleydi ama artık tamamıyla güncelliğini yitirdi; ama Rab'bin gözünde hiçbir şey azalmaz; yalnızca biz değişiriz, kötüleşiriz ve böylece lütfu kaybederiz; ve kim isterse, Rab ona her şeyi verir; biz buna değer olduğumuz için değil, Rab merhametli olduğu ve bizi sevdiği için. Bunu yazıyorum çünkü ruhum Rabbi biliyor.

Mesih'in alçakgönüllülüğünü öğrenmek büyük bir nimettir; onunla yaşamak kolay ve keyiflidir ve her şey kalbe tatlıdır. Rab Kendisini yalnızca Kutsal Ruh aracılığıyla alçakgönüllülere açıklar ve eğer kendimizi alçaltmazsak Tanrı'yı ​​göremeyiz. Alçakgönüllülük, Tanrı'nın ışığını görebileceğimiz ışıktır, söylendiği gibi: "Senin ışığında ışığı göreceğiz."

Rab bana zihnimi cehennemde tutmayı ve umutsuzluğa kapılmamayı öğretti ve bu yüzden ruhum kendini alçaltıyor, ancak bu henüz tarif edilemez olan gerçek bir alçakgönüllülük değil. Ruh Rab'be gittiğinde korku içindedir, ancak Rab'bi gördüğünde, O'nun yüceliğinin güzelliğinden tarif edilemez bir şekilde sevinir ve dünyayı Tanrı'nın sevgisinden ve Kutsal Ruh'un tatlılığından tamamen unutur. Burası Rabbin cennetidir. Herkes aşık olacak ve Mesih'in alçakgönüllülüğü nedeniyle herkes başkalarını kendilerinden üstün görmekten mutluluk duyacaktır. Mesih'in alçakgönüllülüğü daha küçük olanda bulunur; daha küçük olduklarından memnunlar. Böylece Rabbim anlamamı sağladı.

Ah, tüm azizler benim için dua edin ki ruhum Mesih'in alçakgönüllülüğünü öğrensin; ruhum onu ​​özlüyor ama elde edemiyorum ve kayıp bir çocuğun annesini aradığı gibi gözyaşları içinde arıyorum.

“Neredesiniz Lordum? Ruhumdan saklandım ve gözyaşlarıyla Seni arıyorum.

Tanrım, bana senin haşmetinin önünde kendimi alçakgönüllü kılma gücü ver.

Tanrım, göklerde ve yeryüzünde yücelik Sana yakışır, ama küçük yaratığın bana alçakgönüllü Ruhunu bağışla.

İyiliğin için dua ediyorum, Tanrım, yüceliğinin doruğundan bana bak ve bana gece gündüz Seni övme gücü ver, çünkü ruhum Seni Kutsal Ruh'la sevdi ve Seni özlüyorum ve gözyaşları içinde seni arıyorum.

Tanrım, bize Kutsal Ruh'u ver; Onlarla birlikte Seni gece gündüz öveceğiz, çünkü bedenimiz zayıftır ve Ruhun uyanıktır ve cana Senin için kolayca çalışabilmesi için güç verir, zihni Senin sevginle güçlendirir ve mükemmel bir esenlik ile Sende dinlenir. ve artık aşktan başka bir şey düşünmek istemiyor.

Tanrım, Merhametli, zayıf ruhum Sana gelemiyor ve bu yüzden Seni Kral Abgar olarak çağırıyorum: gel ve beni günahkar düşüncelerimin yaralarından iyileştir, seni gece gündüz öveceğim ve Seni insanlara vaaz edeceğim ki Seni, tüm ulusları tanıyabilirler ki, sen, Rab, daha önce olduğu gibi mucizeler yaratıyorsun, günahları bağışlıyorsun, kutsallaştırıyorsun ve yaşıyorsun.

Athos'lu Yaşlı Silouan. Bölüm II. Yaşlı Silouan'ın yazıları

M merhaba size, Ortodoks web sitesi "Aile ve İnanç" ın sevgili ziyaretçileri!

İLE Uzlaşma, İlahi lütfun etkisiyle çalışkan bir Hıristiyanın kalbine yerleşen Evanjelik bir erdemdir. Gerçek tevazu, Rab'bin emirlerine göre erdemli bir yaşamla elde edilir.

Alçakgönüllü bir insan olup olmadığımı kontrol etmek için, aniden hakarete uğradığımda, küçümsendiğimde, azarlanmaya başladığımda vb. tepkinize bakmanız gerekir.

Mütevazı bir insanın kalbi hemen sevinçli bir duyguyla karşılık verir. O düşünüyor:

“Ah, velinimetim. Rab bana korkunç mezar günahlarımı temizleme şansı veriyor.

Ancak bu sevinç tevazunun en yüksek halidir. Kutsal babalar, bu hakaret karşısında kalpte hoş olmayan bir duygu oluştuğunda alçakgönüllülüğün zaten bir durum olduğunu söylediler, ancak sonraki birkaç saniye içinde kişi bu duyguyu kendi içinde söndürdü, ne sözlerle ne de görünüşüyle ​​\u200b\u200bdışarı çıkmasına izin vermedi. , ya da başka bir şekilde, eylem ya da kötü düşünce.

Bu tür öngörülemeyen durumlarda kalbinizi çalıştırırsanız, o zaman er ya da geç kişi Tanrı ile uzlaşacak ve suçlularına şükranla karşılık vermeye başlayacak ve onlara bir kişinin yaptığı gibi ikramiyeler verecektir.

Bu adam tevazuyu öğrenmek istiyordu ve bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Alçakgönüllü olmadığını anladı ve alçakgönüllülük olmadan kurtulmanın imkansız olduğunu anladı. Ve böylece, küfür etmeden iki kelimeyi birbirine bağlayamayan, kötü şöhretli kaba insanların çalıştığı bir tugayda çalışmaya gitti. Birbirlerine hakaret ettiler, istedikleri gibi davrandılar. Ve böylece bu tugaya geldi ve şöyle dedi:

Çocuklar, bana söylediğiniz her küfürün bedelini size ödeyeceğim.

Merak ettiler:

İşte elde ettiğimiz gelir!.

Ve onu egzersiz yapmaya ve eğitmeye başladılar. Ve böyle her durumda onlara bir para vereceğine kesinlikle inanıyorlardı. Ve böylece birkaç yıl geçti. Bu süre zarfında, bu gönüllü istismarlarından dolayı tevazuya ulaştı ve maaşının neredeyse tamamını onlara verdi - onu iyi eğittiler.

Şehre vardığında pazardaydı. Orada ya bir şey taşınıyordu ya da bir şey taşınıyordu ve kendisi de çok zor durumda olan bir sürücüyle yola çıktı ve bu adam ona engel oldu. Sürücü onu çok sert bir şekilde azarladı. Adam güldü ve memnun bir ifadeyle ayağa kalktı.

Şoförün öfkesi hemen geçti ve şöyle dedi:

Niye gülüyorsun? Seni öyle azarladım ki. Genellikle tepki farklıdır.

Adam cevap veriyor:

Ben de bu paranın karşılığını işçi arkadaşlarıma ödüyorum. Ve sen beni bedavaya azarladın. Böyle bir keyfi bedavaya yaşamak güzel.

İÇİNDE Biz insanız. Ve düşmüş insan doğamız nedeniyle günahsız bir yaşam sürdüremiyoruz. Bazı günahları işliyoruz hayat yolu. Ve içinde yıkandığımız harika bir manevi “tevazu banyosuna” sahip olmamız ne kadar harika, daha iyi görmeye başlıyoruz. gerçek anlam sonsuz yaşama kurtuluş olan dünyevi varoluş.

Tartışma: 3 yorum

Sevgilimin evli olduğu fikrini bir türlü kabullenemiyorum. Maalesef tanıştıktan birkaç ay sonra bunu öğrendim. Kendime çok sitem ediyorum. Bu düşünceyle yaşayamıyorum ama ayrılamıyorum. o da. bu durum. Lütfen kardeşlerim, günahkar ruhum için dua edin. Kesinlikle yargılamayın, yalvarıyorum! Kendimi çok kötü hissediyorum. Saygılarımla Ekaterina.

Cevap

Çok tuhaf bir benzetme, beklenmedik bir "tevazu" anlayışı.

Kahramanın kendisi, etrafındakileri kasıtlı olarak küfürlü bir dille kışkırttı, onlara bencil bir ilgi duydu ve hatta onları parayla şımarttı. Yani sözde kendini kurtarmak için başkalarını günaha sürüklemiştir. Daha çok kumar gibi.

Aynı parayı gizlice insanlara koyarsa veya kendi sermayesinden gönüllü olarak ayrılırsa ve bir kişiden kötü bir söz duyduysa, nedenini açıklamadan kendisine veya bir başkasına yardım ederse, o zaman bu muhtemelen kendisinin ve onun üzerinde bir çalışma olacaktır. alçakgönüllülük. Çünkü kişinin kendisiyle anlaşmaya varması ve gizli yeminleriyle kendini kandırmaması, alenen verilen bir sözü yerine getirmekten daha zordur.

Tabii ki yargılamak bana düşmese de, çünkü hepimiz çok farklı insanlar. Her durumda, düşünce için ilginç bir yiyecek, yazı için teşekkürler.

Cevap

1. Marina, azizlerin hayatlarında dürüstlerin bu tür davranışlarıyla karşılaşabilirsin.
   Azizlerin şehadet açıklamasını okursak benzer anları görebiliriz. Mesela birçok şehit, cellatlarına, kendilerine zayıf işkence yaptıklarını, az işkence yaptıklarını, yaktıklarını vb. anlatmıştır. Yani, cellatlarda öfkeyi alevlendirerek onları daha da büyük bir çılgınlığa sürükledikleri ortaya çıktı.

   Hikayenin kahramanı da dahil olmak üzere bu insanların ruhlarını kurtarmak için bu eylemlerin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Yine, mütevazı bir arkadaşın alışılmadık davranışını gören bazı azarlayıcıların, onların davranışları ve yaşamları hakkında düşündüklerini varsaymak doğru olur.

   Cevap

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına!

Sevgili kardeşlerim, bugün Mesih'teki kardeşlerimizden biri olan St. Philaret'i (Drozdov) anıyoruz. O biriydi en bilge insanlar onun dönemine ait. Halen geçerliliğini kaybetmeyen, Ortodoks inancının kısa ve anlaşılır bir ifadesi olan ünlü İlmihal'i derledi. Aziz, Rus halkının Kutsal Yazıların metnine erişiminin ne kadar önemli olduğunu öngördü. ana dil ve bugün hala kullandığımız İncil'in Synodal tercümesinin yaratılmasını başlattı. İmparator I. İskender'in tahtın verasetine ilişkin gizli belgeyi saklaması için görevlendirdiği kişi oydu ve İmparator II. İskender ona köylülerin kurtuluşu hakkında bir manifesto hazırlaması talimatını verdi.

Tanınmış Rus filozof-Slavofil Ivan Aksakov, azizin ölümünden sonra onun hakkında şunları yazdı: “Filaret gitti! Büyük, ahlaki ve toplumsal bir güç olan kuvvet ortadan kaldırıldı. Tüm Rus halkına yarım asırlık eğitim kesintiye uğradı. Başka eşdeğer ve hatta daha az önemli ama popüler bir isim yoktur.

Moskova'daki St. Philaret'ten çok şey öğrenebiliriz. Ama bugün özellikle tevazu erdeminden bahsetmek istiyorum. Sonuçta, çoğu zaman sözlerimizde ve eylemlerimizde alçakgönüllülük ve uysallıktan yoksunuz. Patron bizi eleştirirse, aileden biri eksikliklerimizi söylerse, sokakta, metroda bizi iterler, azarlarsa ne yaparız? Kurtarıcı'nın emrettiği gibi (Matta 5:44) her zaman bizi rahatsız edenler için mi dua ediyoruz? Kendimizi mümkün olan en kısa sürede haklı çıkarmak, diğer insanların eksikliklerine yanıt olarak işaret etmek, şunu söylemek istemiyor muyuz? son kelime? Ve eğer bu başarısız olursa, o zaman uyumayız ve düşüncelerimizi gözden geçiririz: "Ah, şu şekilde ve bu şekilde cevap vermeliydim." Kendimizi sararız, içimizde ağırlık ve karanlık hissederiz, huzuru ve Tanrı ile olan bağımızı kaybederiz.

Duyduğumuz her kelimeye hazır olmalıyız: Özür dilerim

Bu bizde tevazu gibi önemli bir erdemin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Ancak Rab İncil'de doğrudan şunu söylüyor: Benden öğrenin, çünkü ben uysal ve alçakgönüllüyüm ve ruhlarınız için huzur bulacaksınız.(Matta 11:29). Keşiş Abba Dorotheos öğretilerinde şöyle talimat veriyor: “Duyduğumuz her kelimeye hazır olmak için her şeyden önce alçakgönüllülüğe ihtiyacımız var: affet; çünkü alçakgönüllülükle düşmanın ve düşmanın tüm okları ezilir.

Alçakgönüllülük erdemini nasıl geliştirebiliriz? Elbette, her şeyden önce, öğrenebileceğimiz, diğer insanların önünde alçakgönüllülüğe alışabileceğimiz yaşam koşullarını ayarlaması için Tanrı'nın Kendisine dua etmek. İlk başta bunlar hafif kazalar olabilir, kabullenmemiz ve “Özür dilerim” dememiz zor olmayacaktır. Ancak bu kadar kolay kazalardan ders almazsak, o zaman Tanrı, ruhlarımızı kurtarmak için, gururumuzu söndürmek ve kendimizi alçakgönüllü kılmak zorunda kalacağımız zor ve nahoş koşullara izin verebilir. Bu tür durumları önceden nasıl öğrenebilir ve bunlara göre nasıl davranabilirsiniz? Bunu Moskova'daki Aziz Philaret'ten öğrenebiliriz. Hayatındaki belirli vakalara ve azizin bu vakalarda nasıl alçakgönüllülük gösterdiğine bakalım.

Diyelim ki bize bir şey tavsiye edildiğinde bizim için hoş olmayan bir durum oluyor. Bu gibi durumlarda sıklıkla şu cevabı veririz: "Bana öğretmenize gerek yok, ben kendim biliyorum, dün doğmadım." Aziz Philaret böyle davranmadı. Gerekirse ona tavsiye vermekten çekinmemesi için vekili Piskopos Innokenty'ye mektuplarla şunları yazdı: “Bana öğretmekten veya hatırlatmaktan vazgeçmeyin, adil ve yararlı olan her şeyi söyleyin: kurtuluş çok şeydedir tavsiye.”

Aziz Philaret, herhangi bir kişi gibi kendisinin de bir konuda hata yapabileceğini itiraf etti ve hatta böyle bir durumda papazından kendisini düzeltmesini istedi.

Aziz Philaret, herhangi bir kişi gibi kendisinin de bir konuda hata yapabileceğini itiraf etti ve hatta böyle bir durumda Piskopos Masum'dan kendisini düzeltmesini istedi: “Sizden, fayda için gördüğünüz şeyleri özgürce konuşmanızı veya hatalarımı düzeltmenizi rica ediyorum. ; Aramızda olan Mesih'te bunun aramızdaki sevgiye zarar vermekle kalmayıp onu pekiştireceğini umuyorum. Ayrıca şunları da yazdı: “Allah'a şükür, senden hiçbir konuda şikayet edemem; ve eğer benim hakkımda şikayet edecek bir şeyin varsa söyle, gelişmeye sevindim.

Aziz, yalnızca piskoposluk rütbesinde kendisine eşit olanlara değil, aynı zamanda rahiplere de danıştı. Mektuplarından birinde üzgün bir şekilde şöyle yazıyordu: “Günümüzün insanlarının bilgeliğine hayret edilebilir. Otuz yıl piskoposluk görevinde bulunmuş biri olarak, bazı durumlarda öğrencilerimin başpiskoposlarına, öğrencilerine danışma ihtiyacı duyuyorum ama onlar bunu gerekli görmüyor.

gösterge niteliğinde sonraki durum. 1850'lerin ortalarında üst düzey bir kişi Moskova Akademisi'ni ziyaret etti. Öğrencilerin odalarının dumanlı olmasından memnuniyetsizlik dile getirildi. St. Philaret, öğrencilerin tütün içmesini doğrudan yasaklamadı. Bunun yerine onlara sigara içmenin zararlarını açıklayan bir çağrı yazdı, böylece okuduktan sonra kendi kararlarına varabileceklerdi. Ancak aynı zamanda aziz, çok sert davranıp davranmadığından endişeleniyordu ve Trinity-Sergius Lavra'nın papazına şunu yazdı: “Mektubun bir reçetesi yok, ancak gerekçe yazılı. Yasaklama ve denetimi kastetmiyordum, ancak öğrencilere kendilerinin sonuçlara varmalarını teşvik edecek akıl yürütmenin verilmesi gerektiğini kastettim. Gerçekten bunlar İncil'in ruhuna uygun sözlerdir, çünkü Rab, gerçek iyiliğimizin ne olduğunu bilerek kimseyi buna zorlamaz, ancak şunu önerir: DSÖ istiyor beni takip et, kendini inkar et ve çarmıhını yüklenip beni takip et(Matta 8:34).

Aziz Philaret, eleştiriye eleştiriyle cevap vermenin bir çıkış yolu olmadığını anladı

Sıklıkla olduğu gibi kuvvetli aktivite Aziz herkesi memnun edemiyordu ve eleştirmenleri vardı. Bu durumda bile efendi, iyi niyetini değiştirmedi: "Allah'ın izniyle, eğer beni olumsuz yargılarlarsa, bunu hak ettiğime inanıyorum ve kötü bir hakime karşı iyi niyetimi değiştirmem." Aziz, misilleme niteliğindeki eleştirinin bir çıkış yolu olmadığını anlamıştı: “Kınamaya uysallıkla yanıt vermek, kınamayla yanıt vermekten daha iyidir. Temiz su kirin yıkanması gerekir. Kiri çamurla yıkayamazsınız."

Böylece kardeşlerim, Kurtarıcı'nın emrettiği alçakgönüllülük erdeminin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Hayatında bu erdemi sözüyle ve eylemiyle gösteren Moskova Aziz Philaret örneğini inceledik.

Eksikliklerimiz bize gösterilirse mazeret yerine daha sık “özür dilerim” demeye çalışacağız.

Azizin örneğine kulak verelim. Eksiklerimiz bize gösterilirse, bahaneler yerine daha sık “özür dileriz” demeye çalışacağız. Misilleme niteliğinde eleştiri yerine kendimizi düzeltmeye çalışacağız. Ailemizden veya işyerimizden biri bir suistimal işlemişse, onu kınama, yasaklama, emir sözleriyle değil, tüm uysallığımızla ona yardım edeceğiz, durumu birlikte anlamaya, anlamaya çalışacağız. Bu nedenle elçi bize şunu tavsiye ediyor: Kardeşlerim! Eğer bir kişi herhangi bir günaha düşerse, siz ruhani varlıklar, bunu alçakgönüllülük ruhuyla düzeltin.(Gal. 6:1).

Eleştirildiğimiz, suçlandığımız, azarlandığımız tüm durumlara Tanrı tarafından izin verildiğini, böylece tevazunun kurtarıcı erdeminde büyüyebileceğimizi hatırlayalım. Son olarak, Moskova'daki Aziz Philaret'e, onun şefaati üzerine Rab'bin kalplerimizi aydınlatması için dua edelim. Böylece biz içerideyken Bir kez daha azarlamak, eleştiriye eleştiriyle karşılık vermek değil, komşumuza “affet” deyip nerede hata yaptığımızı görmek, Allah’a şöyle demek bilgeliğine sahiptik: Benim için iyi, çünkü beni küçük düşürdün(Mezm. 119:71). Rab bize gururumuzun yükünden kurtulmayı ve Cennetin Krallığına özgürce ulaşmayı nasip etsin! O, bütün izzeti, şerefi ve ibadeti hak eder. Amin.

Kendinizle gurur duymanın üstesinden nasıl gelinir ve alçakgönüllülük nasıl geliştirilir?

Öncelikle yaşamın önemli bir yasasını anlamalısınız: kaza yok. Başımıza gelen her şey, küçük ya da büyük olsun, kelimenin tam anlamıyla her şey, şu ana kadarki hayatımızın bir sonucudur ve bizim iyiliğimize yöneliktir.

“Yapılan her şey daha iyiye yöneliktir” bu kanunun taraflarından biridir. “Bizi öldürmeyen her şey bizi daha güçlü kılar” – buradan da.

İncil'de İsa'nın insanlara hitaben söylediği muhteşem sözler vardır: “İki aşaya beş serçe satılmıyor mu? ve bunların hiçbiri Allah tarafından unutulmadı. Ve sen ve kafandaki saçların hepsi numaralandırılmış. O yüzden korkmayın; siz birçok küçük kuştan daha değerlisiniz.

Kutsal Kitapta Tanrı insanlara bizimle ilgilendiğini şöyle anlatır: “Bir kadın, rahminin oğluna acımamak için emziren çocuğunu unutur mu? Ama o unutsa bile ben seni unutmayacağım” (Yeşaya 49:15). Atasözü de aynı şeyi söylüyor: "Ne de baba çocuklara, Tanrı ise insanlara."

Bu nedenle O'nun yaptığı her şey bizim iyiliğimiz içindir. Ve eğer her şey dış etkiler bize iyiye yönlendiriliyorsa, nasıl olur da üzülmemiz gereken bir şey olur?

HAYIR! Bizim başımıza böyle bir şey gelemez.

Peki o zaman neden her türlü sıkıntı ve talihsizlik başımıza geliyor?

Bize en büyük ve en güzel olduğumuzu söyleyen gurura inanırsak, belaların sebeplerini asla anlayamayız. Ama gururun bakışı sahtedir, sahtedir. Ayık ve dürüst bir bakış, tevazu dolu bir bakıştır.

Tevazu bize, herkes gibi bizim de birçok eksikliğimiz olduğunu söyler. Bu eksikliklerimiz ne kadar azalırsa, o kadar mükemmelleşirsek bizim için daha iyi olur.

Rabbimiz bize tüm bu sıkıntıları yaşatarak bunu yapmamızı istiyor. Bu “bırakmak”tır, “göndermek” değil. Çünkü mutsuzluğun asıl sebebi geçmiş hayatımız ve eksikliklerimizdir.

Eksikliklerimiz bu sıkıntılarla nasıl bağlantılı ve bu sıkıntılar gelişmemize nasıl yardımcı oluyor? Birkaç tipik örneğe bakalım.

Arsa ilkidir. Adam gençliğinde zalimdi. Çoğu zaman sevdiklerinize zihinsel ve hatta bazen fiziksel acı yaşattı. Sokakta şiddetli bir şekilde dövüldü ve omurgası kırıldı. Yaklaşık bir yılını hastanede geçirdi, çok acı çekti. Kadere ve insanlara karşı sertleşebilirdi ama her şeyi doğru anladı, yeniden düşündü ve acı çektikten sonra insanlara karşı daha şefkatli ve dikkatli oldu.

İkincinin konusu. Kız sık sık erkekleri değiştirdi. Sonunda yabancı bir aileden aldığı bir adamla evlendi. Birkaç yıl sonra, daha genç biri için onu terk etti. Hayatında çok zor bir dönemden geçti. Kocasına ve kaderine kızabilirdi ama bunu daha önceki hatalarının sonucu olarak kabul etmeyi başardı. Bunlardan tövbe etti ve erkeğinin gerçekten olmasını bekleyerek iffetli bir şekilde yaşamaya başladı.

Üçüncü arsa. Adam para konusunda son derece açgözlüydü. Paraya sadece onurdan değil, hatta aşktan da üstün geliyordu. Tüm gücünü, tüm aklını zengin olmaya yöneltti. Ama bir nedenden dolayı bunu daha az açgözlü olanlardan daha kötü yaptı. Tüm girişimleri er ya da geç başarısızlıkla sonuçlandı ve başarıya zar zor yaklaştı. Tüm hayatını bu çılgın yarışa adayabilirdi ama bir başka kazadan sonra zengin olamayacağı gerçeğiyle yüzleşmeyi başardı. Ve çok daha mutlu oldu. Ve sonra para geldi. Sami.

Üçüncü olay örgüsünde amaç para değil, şöhret, güç veya kendi kişisel amaçları için yeteneğin farkına varma olasılığı olabilir. Sonuç bir.

Dördüncü arsa. Kişi engelli doğmuştur. Sadece tekerlekli sandalyede hareket edebiliyordu. Ne kadar sağlıklı olduğuna dair harika hikayeler duydu güzel kızlar engellilere aşık oldum ve onlarla evlendim, ardından doğrudan ve mecazi olarak onları tüm hayatları boyunca taşıdılar. Yıllar geçti, böyle bir kızı aradı ama bulamadı. Hayaller azaldı. Umutsuzluğa düşebilir, kendini içebilir veya intihar edebilir. Ancak kaderine razı olmayı başardı. Kız sevgisi yerine Allah sevgisini buldu. Ve ruhu güzelleşti. Hayat dıştan yetersiz kaldı ama içten neşeli oldu. Daha sonra dış çirkinliğin, çok gururlu olan ve bu nedenle sevemeyen ruhunu süslemenin bir yolu olduğunu fark etti. Bu şekil bozukluğu onu gururundan kurtardı ve mutlu etti. Eğer sağlıklı doğmuş olsaydı, gururun ilerlemesi sonucu 15 yaşında intihar edecekti.

Umarım her hikayede kritik bir anda bir kişinin bir seçeneği olduğu gerçeğine dikkat etmişsinizdir - daha da fazla kızmak ya da uzlaşmak. Bu çok önemli! Biz özgür insanlarız ve her zaman iyiyle kötü arasında seçim yaparız. Aklımızı ve çabalarımızı kendimiz uygulamazsak, hiçbir talihsizlik bizi daha iyi hale getiremez.

Herhangi bir soruna ayartma, sınav denir, çünkü bu şekilde kendimizi - irademizi neye yönlendirdiğimize - iyiye, alçakgönüllülüğe veya kötülüğe, gurura sınarız. Gurur duyacak olursak daha da aşağıya düşeriz ve bir sonraki sınav daha da zor olur. Eğer iyiyse, tevazu kazanırız, hayatı kendimiz için kolaylaştırırız.

Ancak her şeyi anlasak ve buna katlanmak istesek bile bunun için kendi gücümüz yeterli olmayabilir. Daha doğrusu muhtemelen yeterli olmayacaktır. Çünkü gurur, düşmanın gücüyle, kötü ruhların gücüyle desteklenir. Ve onu yenmek için tam tersi olan İlahi güce ihtiyacımız var. Her zaman bize yardım etmeye hazırdır. "Tanrı kibirlilere karşıdır, ama alçakgönüllülere lütuf verir."

Tembelce ya da düşüncesizce hareket ederseniz hiçbir iyilik başarılı bir şekilde yapılamaz. Bahsettiğimiz kendi üzerinde çalışma düşünceli bir şekilde yapılmalıdır. Peki gururun üstesinden nasıl gelebilir ve alçakgönüllülüğü nasıl geliştirebilirsiniz?

Öncelikle kendinize ayık bir bakış için çabalamalısınız. Nasıl bir insan olduğumun en objektif kanıtı belli bir duruma gösterdiğim tepkidir. Çok basit. Diyelim ki paramı çaldılar. Miktar, daha sonra açlıktan ölmeye başladığım kadar değil, ama yine de çok çok tatsız. Yani gurur ve belki de para tutkusu var.

Ve diğer insanların içindeki iyiliği görmeye çalışın. Bu aktivitenin amacı kendinizi bir tür şey olarak düşünmeyi bırakmaktır. olağanüstü kişi. Yere inin, insanlara yakınlaşın. Güçlü bir şekilde yükseldiğinizde, “Ben en kötüsüyüm” ifadesini zihinsel olarak tekrarlamak yardımcı olacaktır.

Kilise babalarından birinin öyle muhteşem sözleri vardır ki: "Mucizeler yaratana değil, günahlarını denizin kumu gibi görenlere ne mutlu." Şimdi bunu anlamayacaksınız ve belki inanmayacaksınız bile ama öyle bir kalıp var ki: İnsan ne kadar iyi olursa, günahlarını o kadar çok görür. Çünkü ruhunda giderek daha fazla ışık var ve alacakaranlıkta fark etmediği küçük kusurları zaten fark ediyor. Ve bir sürü kötü alışkanlığımız var. Hepsi istisnasız. Ve eğer kendimize iyi görünüyorsak, bu yalnızca bizim belirsizliğimizden, ruhsal körlüğümüzden söz eder. Ve manevi körlük sadece kendimizi görmediğimiz anlamına gelmez (ışığı açın derler - ve saflık ve güzellik vardır), aynı zamanda tutkulardan özellikle güçlü bir şekilde etkilendiğimiz gerçeği - bizi kör ettiler.

İkincisi dini anlamda eğitim almanız gerekiyor. Amaç kendinizi her şeyin başı ve sonu olarak görmekten vazgeçmektir. Hayatınızdaki kalıpları ayırt etmeye başlayın ve hem Tanrı'nın hem de karanlık ruhların buna katılımını görün. Yeteneklerimizi kendimize atfederken nasıl gurur duymayız? Ve bu arada - bu O'nun güçlü olduğu ve alıp götürdüğü armağanıdır. Mümin, kendisine verilen yeteneklerle övünmenin, başkasının mücevherlerini göstermek gibi olduğunu bilir.

Garip görünse de özellikle karanlık insanlar yaptıkları kötülüğün büyüklüğünden gurur duyabilmektedirler. Ancak bunun kendi istekleri olmadığını, kendilerine gülen, onlardan nefret eden, onları yok eden Şeytan'ın elindeki bir kukla olduklarını anladıklarında, övünecek hiçbir şeyin olmadığı ortaya çıkacaktır. Tam tersine utanç verici ve başarısızlıktır.

Üçüncüsü, her zaman gururun bizden yapmamızı istediği şeyin tersini yapın. Kural olarak bizden Tanrı'ya karşı homurdanmamızı, umutsuzluğu, diğer insanlara karşı kötü duygular duymamızı istiyor. Bunun tersi, Tanrı'ya şükran, sevinç, kızmak istediğimiz kişilere karşı iyilik olacaktır.

Alçakgönüllülüğün özü şu şekilde ifade edilir: kısa dua: "Tanrı kutsasın!" veya “Her şey için Tanrıya şükürler olsun!” Bu nedenle, ezmek, kırmak, ağlamak, kavga etmek vb. istediğimizde, gururumuza rağmen, "Her şey için Allah'a şükür!" deriz. Böylece gururumuza rağmen irademizi uygulayacak ve Allah'ın gücünden yardıma başvuracağız.

Küçük başlayabilirsiniz. Elimizden bir şey düştüğünde, bir şeye çarptığımızda, bir şeyin unutulduğunu veya kaybolduğunu anladığımızda hepimiz küçük hatalar yaparız. Genellikle bu gibi durumlarda gururlu bir kişi yemin eder. Böyle anlarda sövmek yerine, “Allah’a şükür!” demeyi kendimize alıştıralım.

Hiç de zor değil. Ve bir mucize gerçekleşecek - birkaç ay içinde bu tür önemsiz şeylerin artık sizi hiç üzmediğini, huzurlu bir ruh hali sürdürdüğünüzü göreceksiniz. Bu alçakgönüllülüğün başlangıcıdır.

Bu mucizenin mekanizması nedir? Mekanizma basittir. Şeytan dua etmenizi, Allah'a şükretmenizi istemez. Sonuçta bu sizin yararınızadır ve şeytanın amacı yok etmektir. Kendisinden ilham alan kötü düşüncelere daima duayla karşılık verdiğinizi gördüğü anda hemen geride kalacaktır. Anlıyor.

Minnettar dua silahıyla kişi her türlü talihsizliğin, her üzüntünün üstesinden gelebilir.

Bazı küresel planlarımıza, arzularımıza, hayallerimize gelince, tüm bunlara gerçekçi ve ölçülü bir yaklaşımla yaklaşırsak çok daha iyi durumda olacağız.

Diyelim ki komutan bir savaş planı yapıyor. Bölgenin doğru bir haritasına, kendi kuvvetleri ve konuşlanmaları hakkında tam bir bilgiye ve düşman kuvvetlerine ilişkin oldukça doğru bir bilgiye sahiptir. Komutan, tüm bu bilgilerin yanı sıra askeri operasyonların taktikleri hakkındaki bilgisi ile zafer getirecek bir savaş planı hazırlayabilir.

Şimdi kendimize bakalım. Kendimizi, iyi ve kötü niteliklerimizi, sınırlarımızı, tüm yeteneklerimizi iyi tanıyor muyuz? Arzularımızın gerçek ihtiyaçlarımıza nasıl karşılık geldiğini anlıyor muyuz? Yaşam kalıplarını ne kadar biliyoruz? Bize karşı çıkan, bize eziyet etmek isteyen, bizi intihara sürükleyen güçleri ne kadar tanıyoruz? Tüm bu konularda tam olarak bilgi sahibi olursanız, gerçekleşecek bir plan yapma şansınız yüksektir.

Ancak sorun şu ki, durum pek de böyle değil. Çünkü gurur bizi kör etti ve bu savaşta gerçekten neyin önemli olduğuyla pek ilgilenmiyoruz. Bu nedenle hayallerimizin gerçekleşme şansı çok azdır. "Tanrı buzağımıza kurdu yemeyi yasakladı."

Bunlar, gerçekte dağlarda savaşmak zorunda kalacak olmasına rağmen, önünde bir ova haritası bulunan komutanın planlarıdır; kendi kuvvetleri hakkındaki fikri abartılıyor ve düşman hakkındaki fikri büyük ölçüde hafife alınıyor. Ve güçlü ordusu yarım saat uzaklıkta bulunan ve sadece sinyal bekleyen bir müttefikten yardım isteyebileceğini bilmiyor.

Enerjimizi, mutlaka çökecek aptalca, gerçekçi olmayan planlar hazırlamakla harcamayalım! Son ana kadar bize zafer gibi görünen şey, mutlaka yenilgiye dönüşecektir. Her şeyi bilen, en doğru haritalara sahip, ordusunun yenilmez ve yenilmez olduğu Ally'nin bizimle ilgili planlarını daha iyi tanımaya çalışalım.

Elçi Yakup şöyle dedi: “Şimdi, 'Bugün veya yarın falan şehre gideceğiz ve orada bir yıl yaşayacağız, ticaret yapıp kâr edeceğiz' diyen sizleri dinleyin; yarın ne olacağını bilmeyen sizler: hayatınız ne için? kısa bir süreliğine ortaya çıkan ve sonra kaybolan buhar. "Eğer Rab dilerse ve yaşarsak, o zaman şunu şunu yaparız" demek yerine, "Sen kibrinle kendini beğenmişsin: böyle bir kibir kötüdür."

Atasözleri Kitabı: "İnsanın yüreğinde pek çok plan vardır, ancak yalnızca Rab'bin belirlediği plan gerçekleşir."

Rus atasözleri de aynı şeyi söylüyor: “Dünyadaki her şey bizim aklımızla değil, Tanrı'nın yargısıyla yaratılmıştır”, “Tanrı'nın vermeyeceği damarları yapamazsınız”, “Tanrı'yı ​​\u200b\u200bzorla alamazsınız” ”, “İnsan böyle ama Tanrı başka”, “Sen kötüsün, Tanrı daha iyi”, “İstediğin gibi yaşama, Tanrı’nın emrettiği gibi yaşa”, “Tanrısız, iyiye değil” eşik".

Hayatta mutlaka başarı elde edeceksiniz, hedeflere ulaşacaksınız, mutluluk olacak. Ancak tüm bunlar ancak hedeflerinizi ve eylemlerinizi Tanrı'nın iradesiyle koordine etmeye başladığınızda gerçekleşecektir. Beğenin ya da beğenmeyin (ve beğenmelisiniz), ama bu doğru. Kahraman Golyat'ı mağlup eden ve daha sonra basit bir çobandan güçlü, yenilmez İsrail'in en büyük kralı olan Davut, şunları söylerken neden bahsettiğini biliyordu: "Yolunuzu Rab'be adayın ve O'na güvenin, O da yapacaktır. Doğruluğunuzu ve adaletinizi öğle vakti gibi ışık gibi ortaya çıkarın. Kendinizi Rabbinize teslim edin ve O'na güvenin. Kendi yolunda başarılı olanı, hilekar kişiyi kıskanma. Kızmayı bırakın ve öfkeyi bırakın; kötülük yapmak için kıskanç olmayın, çünkü kötülük yapanlar kesilecek, fakat yeryüzünü Rab'be güvenenler miras alacak." Kral Davut bunu kendi deneyimine dayanarak söyledi. Ve ondan daha fazla başarı yoktur.

Ancak yükseklere ulaşmaya çalışmadan önce sahip olduklarımızla uzlaşmamız gerekiyor.

Evet, depresyon sonucunda gücünüz olmayabilir. Ama ihtiyacınız olan güçler orada. Tanrı onlara sahiptir. Ve bunları size vermekten mutluluk duyacaktır. O istiyor.

Yeter ki O'na iftira atmayı, şikayet etmeyi ve homurdanmayı bırakın. Tüm homurdanmalarınız için O'ndan af dileyin, O'na güvenin ve yaralarınızı iyileştirmek için Baba'nın koruması altına girin.

Göğsündeki İsa iyidir.

Alçakgönüllü olan kişi Mesih'in Kendisini örnek alır. Böyle bir insan asla öfkelenmez, kimseyi kınamaz, kendini yüceltmez. Asla gücü arzulamaz, insani zaferden kaçınır. Hiçbir sebeple kavga etmez.

Konuşurken cesur değildir ve her zaman başkalarının tavsiyelerini dinler. Güzel kıyafetlerden kaçınır dış görünüş basit ve mütevazı.

Her türlü aşağılanma ve aşağılanmaya uysallıkla katlanan insan, bundan büyük fayda görür. Bu nedenle üzülmeyin, tam tersine acı çektiğiniz için sevinin. Bunu yaparak, sizi kurtaracak olan değerli alçakgönüllülüğü kazanırsınız.

“Kendimi alçalttım ve O beni kurtardı” (Mezm. 115:5). Bu sözler her zaman akılda tutulmalıdır.

Yargılandığınızda üzülmeyin. Böyle bir olay karşısında üzüntü duymak, kibir sahibi olduğunuz anlamına gelir. Kurtulmak isteyen, insanların küçümsemesini sevmelidir, çünkü küçümseme alçakgönüllülüğü getirir. Ve alçakgönüllülük, kişiyi birçok ayartmadan kurtarır.

Asla kıskanmayın, kıskanmayın, şöhret peşinde koşmayın, yüksek mevkiler aramayın. Her zaman göze çarpmadan yaşamaya çalışın. Dünyanın seni tanımaması daha iyi çünkü dünya seni ayartmaya sürüklüyor. Boş sözleriyle, boş tahrikleriyle bizi aldatıyor, manevi zarar veriyor.

Amacınız tevazu kazanmak olmalıdır. Herkesin altında olun. Kurtuluşunuza layık hiçbir şey yapmadığınızı düşünün. Merhametinize göre sizi kurtarması için Tanrı'ya dua etmelisiniz.

Tevazu, itaat ve oruç Allah korkusunu doğurur ve Allah korkusu gerçek hikmetin başlangıcıdır.

Yaptığınız her şeyi alçakgönüllülükle yapın, böylece kendi iyiliklerinizin acısını çekmezsiniz. Sadece çok çalışanların büyük ödüller alacağını düşünmeyin. İyi bir niyeti olan ve bununla birlikte alçakgönüllü olan kişi, fazla bir şey yapamasa ve hiçbir konuda beceri sahibi olmasa bile kurtarılacaktır.

Alçakgönüllülük, kendini suçlamayla, yani aslında iyi bir şey yapmadığına dair inançla elde edilir. Günahlarını önemsiz görenlere yazıklar olsun. Elbette daha büyük bir günaha düşecektir.

Kendisine yöneltilen tüm kınamalara alçakgönüllülükle katlanan kişi, mükemmelliğe yaklaşır. Melekler bile ona hayrandır, çünkü tevazudan daha zor ve daha büyük bir erdem yoktur.

Yoksulluk, üzüntü ve aşağılama bir keşiş için taçtır. Bir keşiş, kabalığa, iftiraya ve aşağılamaya uysal bir şekilde katlandığında, kötü düşüncelerden kolayca kurtulur.

Övülmeye değer olan, kişinin Tanrı karşısındaki zayıflığının farkına varmasıdır. Bu, kendini bilmektir. Aziz Simeon “Ağlıyorum ve ağıt yakıyorum” diyor Yeni İlahiyatçı- ışık üzerime parladığında yoksulluğumu görüyorum ve nerede olduğumu biliyorum. Kişi manevi yoksulluğunun farkına vardığında ve gerçekte hangi seviyede olduğunu anladığında, ruhunda Mesih'in ışığı parlayacak ve ağlamaya başlayacaktır (bunu anlatan yaşlı, duygulandı ve kendisi de ağladı).

Eğer başka biri size egoist diyorsa, bunun sizi üzmesine veya üzmesine izin vermeyin. Sadece kendi kendinize düşünün: "Belki ben de böyleyim ve bunu ben de anlamıyorum." Öyle ya da böyle, başkasının fikrine bağlı kalmamalıyız. Herkes kendi vicdanına baksın, tecrübeli ve bilgili arkadaşların sözleriyle yol göstersin ve her şeyden önce itirafçısından af dilesin. Ve tüm bunların temelinde kendi kendini inşa ediyor manevi yol.

Savaşamayacağınızı yazıyorsunuz. Bunun neden olduğunu biliyor musun? Çünkü yeterince alçakgönüllü değilsin. Bunu ancak kendi başınıza başarabileceğinizi düşünüyorsunuz. Ama kendinizi alçaltıp şöyle dediğinizde: "Mesih'in gücüyle, Tanrı'nın Annesinin yardımıyla ve yaşlıların duasıyla istediğimi başaracağım", emin olun başaracaksınız.

Elbette böyle bir dua gücüm yok, ama kendinizi alçakgönüllü bir şekilde "Yaşlıların duasıyla her şeyi yapabilirim" dediğinizde, o zaman alçakgönüllülüğünüzle Tanrı'nın lütfu harekete geçmeye başlayacaktır. ve her şey yoluna girecek.

Tanrı “alçakgönüllü ve pişman olanlara” bakar (Yeşaya 66:2). Ancak uysallığın, sakinliğin ve tevazunun gelmesi için emek gereklidir. Bu çalışma ödüllendirilir. Bana öyle geliyor ki alçakgönüllülüğü bulmak için çok sayıda yay ve itaate ihtiyacınız yok, ama her şeyden önce düşüncelerinizin yeryüzüne inmesi gerekiyor. O zaman düşmekten korkmayacaksın çünkü zaten aşağıdasın. Ve eğer düşersen incinmezsin.

Benim düşünceme göre, her ne kadar çok fazla okumasam ve olağanüstü hiçbir şey yapmasam da, tevazu insanın kurtuluşuna giden en kısa yoldur. Abba Isaiah şöyle diyor: "Dilinize bağışlanma dilemeyi öğretin, alçakgönüllülük size gelecektir." İlk başta bilinçsiz de olsa “Beni affet” demeyi öğretin ve yavaş yavaş bu sözleri sadece söylemeye değil, kalbinizde hissetmeye de alışacaksınız.

Azizler, af dilediğinizde iyi niyetinizin ne kadar büyük olacağını, başka bir deyişle alçakgönüllülük olacağını, böylece Tanrı'nın aranızda istenen ateşkesin gerçekleşmesi için diğerini aydınlatacağını öğretir. Yakınıp "Suçluyum ama bunun farkında değilim" dediğinizde, çok geçmeden "Evet, gerçekten suçluyum" diyebileceksiniz. Ve kendinizi gerçekten suçlu olduğunuza inandırdığınızda karşınızdaki kişinin de size karşı tutumu değişecektir.

Sürekli olarak Tanrı'dan size, kendinizi suçlama ve alçakgönüllülük armağanını vermesini isteyin.

Dua ederek Tanrı'dan size yalnızca kendi günahlarınızı görme ve başkalarının günahlarını fark etmeme yeteneği vermesini isteyin. Suriyeli Aziz Ephraim, "Günahlarımı görmemi ve kardeşimi kınamama izin ver" diyor.

Alçakgönüllü bir insan kendini en aşağı seviyede görür. Ve bu nedenle herkesi sever, herkesi affeder ve en önemlisi kimseyi kınamaz.

Modern Yunancadan çeviri: "Pemptusia" çevrimiçi yayınının editörleri